30 Ekim 2014 Perşembe

Burnumda şifalı otların kokusu, tenimde Akdeniz'in tuzu

Binmeyi planladığımız Beşiktaş vapurunun kalkmasına 20 dakika vardı. Yani çarşıya şöyle bir girip-çıkmak için yeterli zaman. Sokağa dalar dalmaz Hacıbekir'e doğru gitti ayaklarım. Ama evde yeterince tarçınlı akide olduğunu hatırlayıp, bu dükkana girmekten vazgeçtim ve doğruca karşı komşuya, İş Bankası Yayınları'na daldım.

Bu kez yanımda kızım olmadığından çocuk kitaplarının olduğu kata çıkmadan, hemen girişte, duvar boyunca sıralanmış kitaplara hızla göz gezdirmeye başladım. Ve birden bakışlarım bir kitabın kapağında donup kaldı. Kapakta ne çok etkileyici bir resim ne de çok güzel bir çizim vardı. Ama kitabın adı ve üstündeki bir not beni benden aldı: İstiridye Üstü Girit - Dostluk ve Yemek Hikayeleri... 2003 Gourmand Cookbook En İyi Akdeniz Kitabı Ödülü.

Hızla arka kapaktaki  yazıyı okudum:

"Mick Jagger'ın da aşçılığını yapmış Kanada'nın ünlü yemek yazarı, düşlerini süsleyen Girit sahillerinde, küçük bir lokanta açmaya kalkarsa neler olur? 

Kanada'nın "Süper Şef"i, "Yemek Tanrısı", bu sıfatlarını geride bırakarak, tarihinin ve köklerinin izinde, sakin bir tatil için Girit'e gider.

Ancak Yunan tragedyalarındaki gibi, kader herşeye galip gelir. Havaalanında rastladığı dostu Theo ile sohbeti, bu tatili bambaşka bir sürece dönüştürür. 

Giritlilerin kültürü, ince yaşama zevki ve karmaşa yaratma kapasitesi, kuzeyin soğuk ülkesi Kanada'dan gelen Ayanoğlu'na bir keyif evreninin kapısını aralar. 

Acı-tatlı lezzetiyle yolaradiko, püsküllü papoules; Vorizia'nın keçi peyniri, Anogia'nın aromalı yoğurdu, Sitia'nın yasemin ve portakal kokulu sızma zeytinyağları ve Akdeniz'in en leziz balıkları, Ayanoğlu'nun aktardığı bu Girit hikayesine lezzet katan yiyeceklerden sadece bir kısmı...

Tam da gelecek yaz Girit'e gitmek için planlar yapmaya şimdiden başlamışken ve bu seyahati en çok da Girit yemeklerini keşfetmek için yapmak istiyorken, bir işaret gibi geldi bana bu kitap. Birkaç dakika geçirmek için çarşıya girmek yerine direkt iskeleye gidebilirdim... Ya da kitapçıya girmek yerine Hacıbekir'den akidelerimi alıp, sonra gidebilirdim... Ama bunlar olmadı. Ben kitapçıya girdim, tesadüfen bu kitabı buldum ve değerli bir hazine bulmuş gibi sıkı sıkı göğsüme bastırıp, kasaya yöneldim.

Sonrasında zaman zaman merakıma yenik düşerek hızla ama çoğunlukla her bir satırı sinsire sindire okudum kitabı. Sayfaları çevirdikçe şifalı otların kokusu geldi burnuma ve Akdeniz'in tuzunu hissettim tenimde. Kasabadaki düğünde, kalabalığın içinde otururken buldum kendimi bazen, bazen de lokanta inşaatının ortasında.

Lezzetli ve keyifli bir kitap okumak isterseniz, Byron Ayanoğlu'nun yazdığı İstiridye Üstü Girit, şiddetle tavsiyemdir.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder