28 Mart 2021 Pazar

Agora Meyhanesi: Asteri ile Eleni'nin aşkı


Cumartesi günü, Sen Anlat İstanbul'un rehberlerinden Saadet Akdoğan önderliğinde, 18 binden fazla adım attım dışarda. Hem de Fener - Balat - Ayvansaray sokaklarında. Öğlen yemeği için verdiğimiz 1 saatlik molanın dışında, hiç durmadan anlattı Saadet Hanım. Surları, camileri, evleri, kiliseleri, sokakları... Hem de öyle güzel hikayelerle anlattı ki, bir masal dinler gibi dinledim O'nu. 

Tarihi yarımadayı çevreleyen surların, hangi kısmının Roma dönemine ait olduğunu ve hangi kısmının Osmanlı döneminde restorasyona uğradığını bi bakışta anlamayı öğrenmek isterseniz, siz de katılın bu tura. Ya da yüksek duvarların arkasında kalan kiliselerin içini gezmek, Balat evlerinin neden cumbalı olduğunu, Demir Kilise'nin deniz yoluyla nasıl taşındığını, Fener Rum Okulu'nda okutulan dersleri, sokak isimlerinin nereden geldiğini ve çok daha fazlasını öğrenmek için. 

Keyifle dinleyip, öğrendiğim tüm bilgileri ve hikayeleri burdan sizinle paylaşmam mümkün değil. Zaten ne kadar iyi yazılırsa yazılsın, iyi bir anlatıcıdan, yerinde dinlemesi çok daha keyifli bence. Ama Balat'ta Leblebiciler Sokak'taki tarihi Agora Meyhanesi'nin hikayesini aklımda kaldığınca  paylaşmadan edemeyeceğim. 

Hikayeye başlamadan önce şu iki bilgiyi vermekte fayda var: Hani şu meşhur şarkıya konu olan Agora Meyhanesi var ya, o meyhane İzmir'deymiş, yani burası değil. Bir de Balat'ta birbirine yakın 2 ayrı Agora Meyhanesi var. Vodina Caddesi'ndeki meyhanenin tabelasında Agora Meyhanesi yazıyor ki, bu hikaye ona da ait değil. Çünkü hikayeye konu olan Agora Meyhanesi 1890'da kurulmuş olsa da, isim hakkını diğeri daha önce aldığı için, ana tabelasında "meyhane" kelimesini kullanamıyor. Bu nedenle kapıda Agora 1890 yazıyor. 

Şimdi gelelim 130 yıllık hikayeye:

Gökçeada kökenli genç Rum kaptan Asteri, teknesinden Balat limanına mal indirirken, Şehir Hatları Vapuru'ndan inen Rum kızı Eleni'yi görür ve görür görmez aşık olur. Biraz araştırınca öğrenir ki, Eleni bir bankerin kızıdır. Araya bir tanıdığı sokup, kızla mektuplaşmaya başlar. Bir süre sonra da genç kıza evlenme teklif eder. Gel gör ki, Eleni "Kaptanın parası pul, karısı duldur. Ancak karada bir iş yaparsan seninle evlenirim" der. 

Asteri aşkı uğruna hiç düşünmeden kaptanlığı bırakır ve ailece ürettikleri sirke, şıra ve şarapları satmak için bir yer açmaya karar verir. İlk iş olarak teknesini satar ve onun parasıyla, geçmişte Bizans ahırları olan eski binayı satın alır. Sırada içki ruhsatı almak vardır. Sultan Abdülhamit'ten ruhsatı alması da 15 gün sürer.  Dükkanına da Rumca çarşı anlamına gelen agora adını verir.

Hikayenin Asteri ve Eleni'ye ait olan kısmının devamını bilmiyorum. Ama herhalde evlenip, mutlu mesut yaşadılar ki, meyhane de babadan oğula devam etmiş.

Asteri Dulidis'ten sonra oğlu Stelyo Dulidis devralmış işi. Ancak 6-7 Eylül olaylarından Agora Meyhanesi de nasibini almış ve meyhane büyük ölçüde yanmış. Stelyo Dulidis, yeniden ayağa kalkabilmek için, meyhanenin denize bakan kısmını satmış ve buradan kazandığı parayla geri kalanını restore etmiş. Stelyo Dulidis'in ardından da işin başına oğlu Hristo geçmiş.  

Hristo Dulidis ve eşi Ergenya, annesi işçi olarak Almanya'ya giden Ersin Kalkan'ı himayelerine alıp, ona kol kanat olurlar. O dönemde bir terzinin yanında çıraklık yapan Ersin Kalkan, Dulidis'in teklifiyle Agora'da kalfa olarak çalışmaya başlar ve bu 4 yıl devam eder. Eğitim hayatının sonunda ona gazeteciliğin kapılarını açan ise Agora'da tanıştığı Cemal Süreyya'ya yaptığı asistanlıktır. 

2000'lere gelindiğinde, Balat'ta artık kimsesi kalmayan Hristo Dulidis, Selanik'e taşınmak ister. Agora'yı da, bu meyhanenin geleneğini en iyi yansıtacak kişi olduğuna inandığı için Ersin Kalkan'a satar. Ersin Kalkan da, yaptığı restorasyonun ardından yola devam eder. Ve 2013 yılında meyhane Agora 1890 adıyla kapılarını yeniden açar. 

Bir de dedikodu vereyim size: Agora 1890'da her an Ezel Akay'a denk gelebilirsiniz. Çünkü Akay da bu meyhanenin ortaklarından biriymiş... 




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder